
Bu ayın konusu kek ve ev sahibimiz sevgili Ayşenur. O na kolay gelsin diyorum ve hemen tarifime geçiyorum.
Malzemeler:
1 paket kremşanti
1 su bardağı süt
4 yumurta
1,5 su bardağı şeker
1 çay bardağı sıvı yağ
1 su bardağı dövülmüş ceviz içi
2 yemek kaşığı portakal suyu
2,5 su bardağı un
1 paket kabartma tozu
Üzeri için:
80 gr sütlü çikolata
1 yemek kaşığı sıvı yağ
Yapılışı:
Kremşanti tarifine göre hazırlanır. (Kekin özelliği bütün işlemler çırpıcı tel veya çatal yardımı ile elle çırpılarak hazırlanmalıdır) Yumurta ve şeker kar haline gelene kadar çırpılır. Sıvı yağ ve hazırlanan kremşanti ilave edilip çırpmaya devam edilir. Sırasıyla ceviz, portakal suyu, un ve kabatma tozu ilave edilip iyice karıştırdıktan sonra, 24x38 cm ölçülerindeki yağlanmış tepsiye dökülüp pişirilir. Soğuduktan sonra üzerine benmari usulü erittiğimiz çikolata, fırça yardımı ile sürülür. Marzipan hamurundan şekiller yapıp üzerini süsleyebilirsiniz. Afiyet olsun..
Çaresizliğin en amansız olduğu yerdeyim şimdi ilk defa sevmenin tarif edilmez korkuları içindeyim. Uykusuz gecelerin yorgun sabahlarında seni düşünüyor ve korkularla yine sana doğru koşuyorum. Hep aynı soru düşümcemde: Ya seversem? O zaman neler olabileceğini düşünmek korkutuyor beni. İlk defa yenileceğimi anlıyorum. Karşımda kendinden emin gözlerin, dudakların, ellerin bunu söylüyor bana. Seni tanımadan önce geçen bütün yıllara lanet ediyorum. Önceleri hiç bilmediğim adını şimdi binlerce defa tekrarlıyor dudaklarım. Gün oluyor bir tablo seyredercesine mutlu heyacanlarla doluyorum karşında. Gün oluyor eski bir Yunan heykelinin ölümsüz güzelliğiyle büyülüyorsun beni. Gözlerin gözlerime takılınca güçsüzlüğüm aklıma geliyor...O zamanlar öylesine yıkılıyorum ki, bilemezsin....İnsan nasıl gökyüzüne baktığı zaman bu sonsuz evren içinde küçük ve çaresiz bir yaratık olduğunu anlarsa; güzelliğin de bana aynı şeyleri düşündürüyor. Gün oluyor mavilerde, gün oluyor kırmızılarda, gün oluyorkaralarda yaşıyorum seninle. Dudaklarından çıkan her kelime, suya bir taş atılmışcasına büyüyor içimde. Nereye gitsem kulaklarımda o yarı karanlık, çocuksu sesin. Sonra kendine has kokun; O kokuların en çıldırtıçısı, en kahredicisi... Ve gözlerin; Esmer bir akşam üstünün serin hüznünü getiren gözlerin...Görebildiğim, duyabildiğim herşey bana seni sevmeyi söylüyor. Uzaklaştıkça yaklaşıyorum sana. İşin en kötüsü, yaklaştıkça da uzaklaşmaktan korkuyorum. Belki hiçbir zaman sana seni sevdiğimi söyliyemeceğim. Ne sana, ne senden başkasına. Düşünki, çoğu zaman kendime bile söyleyemiyorum. Sanki söylediğim anda her şey bitecek ve bu emsalsiz büyü bozuluverecekmiş gibi geliyor. Bir insanın kendini aldatması ne güçtür bilirsin. Bu sevmek korkusunun altında aslında çok sevmek olduğunu biliyor, fakat anlatamıyorum. Galiba asıl korkumuz sevmek değildi....Onun arkasında gizlediğimiz sevilmemek korkusu.....Küçük küçük aldanmalarla kendimizi avutmağa çalışıyor, düştüğümüz çıkmazda bir teselli arıyoruz seninle. Belki de aynı korkular içindeyiz, birbirimizden haberimiz yok. Sevmek.... Seni alabildiğine sevmek.... Hiçbir şeyi umursamadan, bütün karanlıkları hiçe sayarak sevmek.....Tutmak ellerinden o derinlere inmek, gitmek oralara, o yerlere. Orada hep sen olmak, seniyaşamak ve olduğun yerde bile seninle sensiz olamamak... Sonra da sensiz edemediğimi, edemiyeceğimi söyleyememek sana. Sevenin sevdiğini bilmesi kadar; Sevilen de anlar sevildiğini. Sevgi her zaman belirli kelimelerle anlatılmaz. Çoğu defa bir bakış yeter de artar bile...Yer yüzünde hiç bir kuvvet seni sevme hakkımdan alıkoyamaz. Sevmek çoğu zaman var olmaktır. Ben şimdi varım ve seni sevme hakkımı kullanıyorum. Sen bile buna karşı koyamazsın. . Şimdi varsın, var olmaktan ötebir şeysin. Yokluğunu da varlığın gibi yudum yudum içeceğim.Seninle varım, seninle yok olacağım....
